DİŞİ-KİŞİ MESELESİ

 

Çıkarları söz konusu olunca, evrende en tehlikeli canlı, insandır
diyesim geliyor.

Dar kalıplar içine sıkıştırılıp köleleştirilmişler -ki burnumuzun dibinde bunun canlı tanıkları çok. Erkeğin çök demesiyle çöken, kalk demesiyle kalkan, sus demesiyle susan; bir ev eşyası gibi, bir mal gibi kullanılan binlerce kadın var inkar edilse de.
Kendini geliştiren, toplumla iç içe olan her insan, kah doğuda kah batıda, bu dengesizliğin yaşandığını bilir. Yoksa neden kurulsun kadın koruma dernekleri, şu yüzü gözü kan-revan moraran, ağlayan- inleyen kadınların sığındığı kadın koruma evleri.

Toplum olarak, öyle bir çarpık düşünce içindeyiz ki…
Kimisi kadının cinsel obje olarak gösterilmediğini, kadının çok rahat olduğunu söylüyor. Kimisi de kadının sindirilerek, ezilmişliğinden kullanılmışlığından dem vuruyor. Bu konuda sayfalarca şiirler makaleler yazılıyor.
Bilinmeyen bir gerçek var; büyük şehirlerde oturanlar, ilçelerde, beldelerde, köylerde (kırsal kesimlerde) neler yaşandığını bilmezler. TUZUM KURU HESABI ilgilenmezler de.

BİZ HANGİ KÜLTÜRÜN ETKİSİNDE KALDIK. Bizim toplumumuzda ; ağırbaşlı olan, sessiz, suskun, söz dinleyen, itaat eden, başı içerde olan, erkeğinin sözünden çıkmayan, erkeğinin izin vermediği yerlere gitmeyen, istemediği kimselerle konuşmayan, uluorta kahkaha atmayan, şakalaşmayan kadın, NAMUSLU KADINDIR. Yani köle, kişiliği kabul edilmemiş yaratık.
Böyle öğrettiler.(Geneli değilse de) böyle yetiştirdiler çoluk çocuğu. Annenin baş -örtüsü kaymaya görsün, bırakın kocasını, anında oğlu uyarıyor.
Aşıladılar, ilkokullarda, (müfredatlarda) hala var. Anne yemek yapar, temizlik yapar, baba işe gider, çocuk sokakta oynar.

Bu töre-kültür-öğreti her neyse kadını kişi olarak tanımaz. Bu durumda kadının (kişi olamadığı için); kedi, köpek, keçi, tavuk gibi güdülmezse, tasmalanmazsa sahiden kendisinin de zarar göreceği yanlışlar yapması doğaldır.

GELİŞMEK, GELİŞTİRMEK ŞART.
Genelleyemiyoruz. Herkesi aynı kefeye koyamıyoruz.
Gelişmiş ve gelişmemiş bölgeler arasında büyük farklar var. Bölgelerdeki gelişme dengesizliğini görmek ve gerekeni yapmak için ülkenin başına düzgün insanlar getirilmeli.

DEMOKRATLIĞIN-ÖZGÜRLÜĞÜN NE OLDUĞUNU BİLMEYEN MİLYONLARCA KADINIMIZ VAR.
Sosyal güvencesi olmayan, erkeği kurtarıcı olarak gören ( nikahlı veya nikahsız) sığınıp yaşamak zorunda kalan binlerce kadınımız var.
Erkeğinin muhteris bencilliği olarak beliren kıskanmalarla (baskılarla) öğünen ya da öyle hissettirmek zorunda olan binlerce kadınımız var.
Erkeğinin yatak ihtiyacını sevgi sanan veya öyle gösteren kadınlarımız var.
Baskının dik âlâsı olan aşırı kıskançlıkları, güçlü sevgi, özverili fedailik gören kadın;
“bana yar olmazsan yaşatmam, başkasına bakarsan gözünü oyarım” diyebilen erkeğinin kalbindekinin SEVGİ Mİ, yoksa VAHŞİ BENCİLLİK Mİ olduğunu hiç düşünür mü acaba.

GELİŞMEMİŞ TOPLUMDA HER TÜRLÜ PİSLİK OLASIDIR.
İnsanın mekanlara göre muamele gördüğü bir gerçektir. Örneğin, özel alanda farklı, toplu ortamlarda farklı.
ÖZEL ALAN dört duvar arasıdır, hane içidir, yani mahremdir ve tartışılamaz. Kısacası, kadın dövülür, kadın yasaklanır, kadın horlanır, kadın köleleştirilip susturulur. Kadın inançlarıyla dar kalıplar içine sıkıştırılır ve sevgi adı altında yok edilir. Toplum içinde ise çoğunlukla maskeli yüzlerle dolaşılır-bulunulur.

Bu ikiliğe karşı çıkmak ‘’görünmez olanı görünür kılmak’’ gerek.
Erkeğin kadın üzerindeki baskısını, genelde kötüye kullanılan egemenliği (annelik, aile, cinsellik, taciz, tecavüz, şiddet), gerçeğini görmeyenlere göstermek; zaaflarımızı bilmek ve yenmek, ezilmişliğe baş kaldırarak özgürlüğü yakalamak gerek. Erkek ve kadın arasındaki ezme ve hükmetme ilişkisini ortadan kaldırarak, insan olmayı yakalamak gerek.
Ama nasıl?
Bu, kadını kullanmaya alışmış, vasıfsız erkeğin işine gelmez.
Bu, safdil-teslimiyetçi, beleşçi, beyninin çoğu çökelek olmuş, kalan kısmı da sadece gırtlağı ve bacak arası için çalışan kadının da işine gelmez.

Kadının gelişmesini önlemenin, kadını aciz kul gibi korumaya-kullanmaya çalışmanın sebebi nedir acaba… ?

Dini inançların saptırılmış uygulamaları mı..?
Yanlış ve sapıkça dahi olsa töre denen alışılagelenlerin saptırılmışları mı?
Yoksa birilerimizin zayıflığı-yetersizliği-kendine güvensizliği mi?

İNANÇLARIN YANLIŞ YORUMU: Çoğu coğrafyalarda kadını ailenin bir malı gibi lanse eder ve kendi ailesinden başkasına yüzünü göstermesini yasaklar. Kadınları, inançları kullanarak tabuların içerisine hapseder.
ZAAFLAR: Hayatı sapıkların ütopyasına dönüştürür. Ezme ve ezilme ilişkisi olan, hiyerarşiye dayanan, dayanışmasız ilişkilerle, cinsiyetçiliğin ve ( iktidar amaçlı) cinsel sapkınlığın yaşandığı ailelerde, bırakın kadını başka erkekle konuşturmak, muhafazakar kadınlara erkek doktorları öcü gibi benimsetmeye kadar da giderler. Yani sapkınlıklarını, zayıflıklarını açığa vururlar. Buna zayıflık, sapık ruh denmez de ne denir.

Acaba biz hangi kültürün etkisinde kaldık ki, kadını cinsel obje olarak gösterdik. Kadının kapanmasını cinsel tanım olarak göstermeye çalışan toplumların demokratlığı olur mu hiç.
‘’Falan şarlatan bunu dedi, falan şarlatan şunu dedi’’ diyerek, hacı-mollanın peşi sıra giderek, boynuna ip takılmış hayvan gibi güdülerek yaşamaya başladık.

KADIN TECAVÜZE UĞRAR, KİMSE KADINDAKİ BU DAYANILMAZ YIKIMIN ACISINI HAFİFLETMEYİ DÜŞÜNMEZ. Kimse tecavüze uğrayan kadının aşağılanmasından yakınmaz, ailesinin adının, namusunun kirlenmesinden yakınır. Acaba tahrik etmiş midir düşüncesiyle, tecavüze uğrayan neredeyse suçlu duruma düşürülür.
Duyarız hep;” anam, kadın kısmı bu saatte sokakta gezer mi, kadın hiç oraya gider mi, kadın şunu yapar mı, bunu yapar mı vs …”
Kadın kısmı tek olmaz.
Neden?
Güvenilmeyen –eksik olan kadın mı, erkek mi?
Güvenilmeyen aslında erkektir ve bu erkek kimdir, nereden çıkıp gelmiştir? ( Bir kadının rahminden gelmiştir o da ) Bizim eşimiz, dostumuz, akrabamız, komşumuz (içimizden birisi) değil midir?

Ne acıdır ki, kadını hayvani şehvet fışkıran BEDEN olarak göstermeye alışkın bir toplum olarak biliniriz.
Neden?
Var elbette sebepleri. Atalarımızdan geldiğine genlerimizde olduğuna asla inanmıyorum.

Biz neredeyiz, nereden geldik, nerede yaşıyoruz?
Nerede olacak, Önasya’da, Ortadoğu’da.
Ama bizim genlerimizde olan bu değildi, bize yakışan da bu değildi.
Büyük bir yanlış var.

EVLENME YAŞI DAHA AŞAĞI İNDİRİLEREK SAPKINLIK SEVDİRİLİYOR…

Biz Anadolu insanı, Ortadoğu’dan dört karılı erkeği öğrendik…Bir erkek dört kadını (bunun misliyle de cariye) alabiliyor. Çocuklarımız bunu duydu, bunu öğrendi. Kadının mal gibi alınıp satıldığını. Yatmak için gecelik satın alınan kadına imam nikahı yaparak ertesi sabah “ boşsun-boşsun-boşsun” deyip salıverildiğini.

Kadına söz hakkı verilmedi. Kimi kadın özgürlüğün demokratlığın anlamını bilerek isyan etti, kendini geliştirdi, kimisi de sustu (acizliğinden) sadık köle gibi gibi yaşamayı kabul etti.

Sevmek, sevilmek gerek, bu çerçeve içinde anlayış gerek. Önemli olan, mahremde, sokakta, çarşıda pazarda ve iş yerinde alçaklık ve üstünlük değil; insan sevgiyle bütünleştikten sonra, anlayış doğar zaten, insan gibi yaşanır. Kadın olsun erkek olsun, insan gibi yaşamak gerek.
Bunun için de…

KADINA, DİŞİLİKTEN ÖNCE KİŞİLİK GEREK…

 

Müsade Özdemir

Müsadenizle...

Başlık: DİŞİ-KİŞİ MESELESİ

Yorum bulunamadı.
 

© 2010 Tüm hakları saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode