ATATÜRK ve Büyük Zafer

 

ATATÜRK ve BÜYÜK ZAFER
Atatürk ve Büyük Zafer (30 Ağustos Özel)




Kurtuluş Savaşı'nı tasvir eden bir yağlıboya


Değerli Arkadaşlar,

Bu yıl 26 Ağustos 1922'de başlayıp 30 Ağustos 1922'de zaferle sonuçlanan Başkumandanlık Meydan Savaşı'nın 84 yıldönümünü kutluyoruz

Bu zafer, Türk'ün bağımsızlık mücadelesinin, yılmaz ve sarsılmaz iradesinin, işgale ve paylaşılma teşebbüsüne başkaldırışının en çetin direnişi, en güçlü yumruğudur Bu nedenle Türk olmanın, Türkiye'de yaşamanın bir gereği olarak ordumuzun her ferdiyle sapasağlam duruşundan aldığımız güçle gurur duymalı, her dostumuza, çocuklarımıza ve tüm sevdiklerimize milli bilincimizle, dilimiz döndüğünce bu yüksek ruhu anlatmalıyız

electrica




 

 


Büyük Taarruz öncesinde Gazi Mustafa Kemal Paşa


Atatürk, Büyük Zafer'i anlatıyor:

"26 Ağustos günü geçen taarruz hareketlerini kolaylıkla kavramak için isterseniz, o tarihteki düşman ordusunun durumunu birkaç kelime ile anlatayım Dört, beş fırkadan oluşan Yunan kuvveti Afyonkarahisar’da bulunuyordu Afyonkarahisar’ın doğusunda ve güneyinde olmak üzere yaklaşık 90-100 kilometrelik bir yol üzerinde sağlamlaştırma yapılmıştı Fakat bu sağlamlaştırma, Efendiler, bayağı değildi Yunanlılar bir sene sürekli olarak askerleri ve halkı kullanarak çalışmışlar ve fennin bütün araçlarını orada uygulamışlardı Dediğim yol, birçok kuvvetli dayanma noktalarını ve derinliğine sağlamlaştırmayı, savunma yollarını içeriyordu Yani bu mevzi tam anlamıyla, son zamanın bir kalesi olarak adlandırılabilecek bir durumdaydı Bundan başka düşmanın üç fırkadan oluşan bir kuvveti de Eskişehir’de ve Seyitgazi’de bulunuyordu Eskişehir ve Seyitgazi’nin kuzeyi, doğusu ve güneyi de tıpkı Afyonkarahisar’da olduğu gibi aynı araçlarla Aynı teçhizatla sağlamlaştırılmış ve donatılmış bir duruma sokulmuş bulunuyordu Bu iki grubun arasında da demiryoluyla ve yürüyerek hızla ve kolaylıkla her tarafa gidebilecek durumda olan ve Döğer’de bulunan düşmanın üç fırkadan oluşan bir kuvveti vardı Kısaca düşman seçkin ordusunun kollarını iki kaleye dayamış, orta yerinde kuvvetli bir yedek gruba sahip bir takım halindeydi Bu takımın uzak kollarında bakmak istersek Gemlik ve İznik Gölü yakınlarında da düşmanın iki fırkaya yakın bir kuvveti vardır Eğer güneye bakacak olursak, Afyonkarahisar’dan sonra bütün Menderes boyunca denize kadar düşmanın iki fırkasını da içermek üzere, birçok bağımsız alayları ve atlıları vardı

Biliyorsunuz ki, Efendiler, Batı Cephesi denildiği zaman orada bizim iki ordumuz ve diğer kuvvetlerimiz de vardı Binaenaleyh Birinci Ordu, Afyonkarahisar’ın doğusunda Akarçay’dan batıya doğru Dumlupınar arasında bulunan düşman mevzileri karşısında toplanacaktı Burada elbette ki desteklenmiş olan ordumuz, düşmanı yenerek, kuzeye atmak görevini aldı

İkinci Ordumuz –bu Akarçay’dan kuzeye doğru Porsuk vardır, biliyorsunuz, işte onun kuzeyinde Sakarya kısmı vardır- oraya kadar olan cephede düşmana taarruz edecekti Düşmanın Eskişehir’de bulunan üç fırkası ve Afyonkarahisar’ın doğusunda bulunan iki fırkası ki, toplam sekiz fırkayı kendi karşısında belirleyecekti Kocaeli bölgesinde bulunan kuvvetlerimiz de karşısında bulunan düşman kuvvetlerine taarruz edecek ve bu kuvvetlerin güneye inmesini önleyecekti Menderes yöresinde biri atlı fırkası, olmak üzere kuvvetlerimiz vardı Bunlar da güneyden kuzeye doğru önündeki düşmana taarruz edecek ve o kuvvetlerin son savaş yerine gelmesine engel olacak ve aynı zamanda düşmanın İzmir’le olan ulaşım yollarını kesecekti

İşte bu temel noktalar üzerine bütün önlemler ve düzenlemeler yapılmıştı ve hazırlık tamamlanmış olduğu halde 26 ağustos günü taarruz başlamıştır




(Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, (Bugünkü Dille Yay Haz: Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Akif Tural), Ankara 2006, s 363-369

 

 

o o o o o o


84 YILDÖNÜMÜNDE
ATATÜRK BÜYÜK ZAFER’İ AÇIKLIYOR!


Prof Dr Özer Ozankaya


Ulusal bayramların ilkeleri kurumlaştırıcı ve ulusal-toplumsal dayanışma sağlayıcı işleviyle kavranmasının ve buna uygun olarak kutlanmasının en güzel bir örneğini, bu bayramların tümüne imzasını atmış olan Mustafa Kemal’in kendisi vermiştir 30 Ağustos Zafer Bayramının birinci yıldönümünde, yani daha savaş toplarının sesleri kulaklardan silinmemiş, savaş görüntülerinin imgeleri gözlerden çekilmemişken, bu meydan savaşının yengin komutanı aynı yerde, tam bir bilimsel bakışla, bu zaferi sağlayan ana gücün nasıl bir ilke-düşünce olduğunu ve bu günün ulusal yaşamda hangi üstün değerlerin gerçekleşip kurumlaşması için ortam hazırladığını özenle vurgulamıştır Bu üstün değerlerin ulusal bağımsızlık, yurt bütünlüğü ve ulusal egemenlik ilkeleri temeline dayalı olduğu görülmektedir Mustafa Kemal bu ilkeleri ayrıca, bayram günlerinin kendilerinden beklenen işlevi yerine getirmesi için sergilenmeleri gereken yüksek edebiyat örneği, seçkin bir anlatım güzelliği içinde ve -daha da önemlisi- bir yandan ulusal coşku ve dayanışma, öte yandan buram buram insanlık sevgisi duyguları eşliğinde dile getirmiştir

 





Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Dumlupınar'a giderken
30 Ağustos 1924


''Efendiler, 'Türk yurdunu ele geçirmek düşüncesini, Türk'ü tutsak etmek düşünü, genel, yaygın bir düşünceye dönüştürmeye çalışanların layık oldukları sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük”

“Efendiler, kendilerine bir ulusun geleceği (talihi) güvenilip bırakılan adamlar, ulusun güç ve yeteneğini yalnız ve ancak yine ulusun gerçek ve elde-edilebilir yararları yolunda kullanmakla yükümlü olduklarını bir an düşüncelerinden çıkarmamalıdırlar''

''Türk ulusunun burada elde ettiği yengi kadar kesin sonuç veren ve  yalnız bizim tarihimize değil, tüm dünya tarihine yeni bir akış vermekte kesin etkide bulunan bir meydan savaşı anımsamıyorum''

''Hiç kuşku duyulmamalıdır ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada güçlendirildi Sonsuzluğa değin sürecek olan yaşamı burada taçlandı''

''Efendiler, bu pek büyük yenginin türlü etkenlerinin üstünde en önemlisi ve yücesi, Türk ulusunun bağılsız ve koşulsuz olarak egemenliğini eline almış olmasıdır Bu olayın tarihimizde ve bütün cihanda ne büyük, ne verimli bir devrim olduğunu açıklamağa gerek görmem Ulusumuzun uzun yüzyıllardanberi hanlar, hakanlar, sultanlar, halifeler elinde, onların baskı ve ezinci altında ne denli ezildiğini, onların açgözlülüklerini doyurma yolunda ne denli büyük yıkımlara ve yitiklere uğradığını düşünürsek, ulusumuzun egemenliğini eline almış olması olayının tüm ululuk ve önemi gözlerimizin önünde belirir ''

''Efendiler, ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her yerde yıkılmağa yazgılıdırlar''

''Saraylarının içinde Türk'ten başka ögelere dayanarak, düşmanlarla birleşerek Anadolu'nun, Türklüğün aleyhine yürüyen çürümüş gölge adamların Türk yurdundan kovulması, düşmanların denize dökülmesinden daha kurtarıcı bir devinimdir Türk ulusunun (yurdunda) tam anlamıyla efendi olarak yaşaması, ancak o gereksiz ve anlamsız olduktan başka, varlıkları yalnızca zarar ve yıkım getiren o makamların ortadan kaldırılmasıyla olanaklı olabilirdi''

'' Efendiler, artık yurt bayındırlık istiyor, zenginlik ve gönenç istiyor Bilim, ve beceri, yüksek uygarlık, özgür düşünce ve özgür düşünüş istiyor'' 



 

 

Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı - Zafertepe

 


Mustafa Kemal ATATÜRK , 31 Ağustos 1922 günü muharebe meydanını gezerken Berberçamı denilen yerdeki şehitler arasında , düşman topçusunun attığı top mermisinin açtığı çukura gömülmüş bir sancaktar görür Bu aziz şehit , toprağın üzerindeki katılaşmış kolu ile sancağı dimdik tutmaktadır Bu manzara karşısında duygulanan Başkomutan, savaş sonrasında yapılacak Şehit Asker Anıtı için bunun sembol alınmasını emreder

ATATÜRK tarafından temeli atılan ve 1927 yılında yine bir törenle açılan bu anıtı Mimar Hikmet ve Taşçı Kadri yapmıştır 1964 yılında çıkan 220 sayılı yasa ile Zafertepe’ ye yeni bir zafer anıtının yapılması kararlaştırıldığından, Şehit Asker Anıtının mermer parçaları ve sancağı 1979 yılında Zafertepe’ deki yerinden sökülerek, olayın geçtiği gerçek yerine, yani Berberçam Tepesi’ ne dikilmiştir



 


Zafer Anıtı - Zafertepe


 


30 Ağustos 1922 ‘ de Başkomutanlık Meydan Muharebesinin ATATÜRK tarafından sevk ve idare edildiği , 01 Eylül 1922 ‘ de “ Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’ dir , İleri “ emrinin verildiği 1181 rakımlı Zafertepe’ de bulunmaktadır Gerek 30 Ağustos Zaferinin, gerek bütünü ile Kurtuluş Savaşının ve gerekse Türk Milletinin birlik ve beraberlik içinde olmasıyla zaferin kalıcı olabileceğini sembolize etmektedir 1964 yılında yapılmasına karar verilen anıt, 30 Ağustos 1972 yılında tamamlanmıştırÇatılmış silahların uzaktan görünüşü veya alev alev meşale hissini uyandıran Zafer Anıtı, asıl manası ile Kurtuluş Savaşını sembolize eder Abideyi bir kül olarak meydana getiren değişik yöndeki üçgen bloklar milletimizin, yakın ve uzak milletlerin göstermeye hazırlandıkları haksızlığa feveranını, düşman kuvvetlerine karşı milletin tek vücut halinde birleşerek kazandığı zaferi simgeler

 


Dumlupınar'da, yapılacak "Şehit Asker" anıtının temel atma töreninde


''Efendiler, ulusumuzun ereği, ulusumuzun ülküsü, bütün cihanda tam anlamıyla uygar bir toplumsal kurul olmaktır Bilirsiniz ki dünyada her ulusun varlığı, değeri, özgürlük ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı uygar yapıtlarla orantılıdır Uygar yapıt ortaya koyma yeteneğinden yoksun olan topluluklar, özgürlük ve bağımsızlıklarından yoksun kılınmağa yazgılıdırlar Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak yaşamanın koşuludur Efendiler, uygarlık yolunda başarı yenileşmeğe bağlıdır Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve uygulayım alanında başarılı olmak için tam gelişme ve ilerleme yolu budur Yaşam ve geçime egemen olan kuralların zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zorunludur Uygarlığın temeli, ilerlemenin ve güçlü olmanın dayanağı, aile yaşamındadır Aile yaşamında bozulma, kesinlikle toplumsal, ekonomik, siyasal düşkünlüğe yol açar Aileyi oluşturan kadın ve erkeğin doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini yürütmeğe yeterli bulunmaları zorunludur”

''Efendiler, ulusumuz burada saptadığımız yengiden daha önemli bir görevin arkasındadır O yenginin sonuçlarının tam olarak kazanılması ulusumuzun ekonomi alanındaki başarılarıyla olanaklı olacaktır  Hiç bir uygar devlet yoktur ki, ordu ve donanmasından önce ekonomisini düşünmüş olmasın''

'' Çağın savaşımlarında ulusumuzu başarılı kılacak bir ekonomik yaşam sağlanmasını amaçlayan genel eğitim ve öğretim düzenlerimiz, her gün daha çok temellenecek ve kuşkusuz başarılı olacaktır Efendiler, artık bugün yaşam ve insanlık gerekleri bütün gerçeğiyle belirmiştir Bunlara aykırı söylentiler ahlak ve inanca temel olamaz Uydurmalar, boş inançlar kafalardan çıkmalıdır Her türlü yükselme ve yetkinleşmeğe yetenekli olan ulusumuzun toplumsal ve düşünsel devrim atılımlarını kısaltmak isteyen engeller kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır''

''Efendiler, son sözlerimi yalnızca ülkemizin gençliğine yöneltmek istiyorum Gençler! Yürekliliğimizi arttıran ve sürdüren sizsiniz Siz, almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık niteliğinin, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizsiniz''

''Arkadaşlar! Bu savaş ve şehitlik beldesinden ayrılırken, 'Şehit Asker'i hep birlikte saygıyla, ağırlayarak selamlayalım''

 


Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de


Bu hareketleri yakından yönlendirmek ve yönetmek elbette ki istenildiğinden ve gerekli görüldüğünden, Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi Komutanlığı 26 Ağustos günü güneş doğmadan önce, Birinci Ordunun gözleme noktası olan Kocatepe’de hazırdılar Kocatepe, bilenlerce bilinir ki ve harita üzerinde düşünenlerce anlaşılabilir ki, düşmanın güney cephesine ve güney cephesindeki önemli noktalara o kadar yakındır ki mevzileri incelemek ve hareketleri yönlendirmek ve yönetmek için, hatta dürbün kullanımına bile gerek yoktur

Birinci Ordu, Akarçay’dan Dumlupınar’a kadar olan bütün düşman mevzilerine taarruz edecekti Atlı kolordumuz, bu taarruz grubunun sol kolunda bulunduğu aralıktan içeri girecek ve düşman ordusunun arkasından icra-yi faaliyet edecekti

Ordularla bütün cephe üzerinde taarruz olunacaktı Fakat, ilk anda şu önemli noktalar düşünüldü Afyonkarahisar’ın batısında Kaleciksivrisi vardır ve onun kuzeyinde 1310 rakımlı Erkmantepesi vardır Bu mevziler son derece önemlidir ve ondan başka bütün mevzilerin kilidi derecesinde olan ikinci bir önemli yer vardır ki ona Tınaztepe adı veriliyor; bu, Kaleciksivrisi’nin on iki kilometre kadar batısındadır ve bu zincirlemenin en önemli bir noktasıdır Burasını yok etmek istiyorduk Bir de iki grubun arasında bir tepe vardır ki Belentepe deniliyor Afyonkarahisar’ın güneyindeki esas mevzisi başlıca bu noktalara dayanıyordu Bundan dolayı, bütün topçularımız ve ağır topçularımız bu üç noktayı ateş altına alabilecek mevzilere konmuştur

Arkadaşlar! Topçularımız, bu mevzilere gece geldiler ve karanlık içinde mevzi aldılar ve güneş doğmadan önce bütün dünyanın gözleri açıldığı zaman, ateşe başladılar (maşallah sesleri) Tam bir övgü ve saygıyla bunu söylemek isterim ki, topçularımızın o gün göstermiş olduğu yetenek ve bilgi, bütün dünya topçuları için örnek olacak yapıdaydı (sürekli alkışlar) Askeri hayatımda bu kadar mükemmel bir topçu ve bu kadar mükemmel yönetilmiş bir topçu ateşi çok az gördüm Topçularımız saat 430’da atışa başladılar; bilirsiniz ki, topçulukta öncelikle ateş düzenlemek için atış yapılır Yarım saat içinde bütün bu cephede ateş düzenlenmiş ve saat beşte yani yarım saat sonra bu saydığım noktalar üzerinde şiddetli etki atışına başlamıştır Bu mevziler, çok ve çok sağlamdı Bu mevzilerin korunma değerini en son inceleyen bir İngiliz subayının verdiği raporda, eğer Türkler, bu mevzileri 4, 5 ayda işgal ederlerse, bir günde yok ettiklerini iddia edebilirler Fakat Türklere, bu mevzileri yok etmek için üç dört ay değil, bir günde değil yalnız bir saat yeterli gelmişti (şiddetli alkışlar)! Saat altıda Tınaztepe’ye hücum durumunda, saldıracak kadar yaklaşmış bulunan piyadelerimiz önlerindeki tel örgüleri kesmeye ve bir tarafa itmeye gerek görmeyerek; ayaklarını kaldırdılar ve tel örgüsünden bacaklarını aşırarak atladılar ve orada bulunan Yunan askerlerini süngüleriyle tamamen tepeledikten sonra Tınaztepe’yi işgal ettiler (Sürekli alkışlar, yaşasın Türkler, sesleri) Ve ben bu görüntüyü seyrederken, bir soruya bir cevap vermeyi hatırladım “Bu tel örgüsünü nasıl geçebilirsiniz?” diyorlardı Oradakilerine dedim ki: “İşte böyle ayaklarıma kaldırır geçerler” bundan sonra Efendiler saat dokuzda Belentepe’de düştü ve onun ardından Kaleciksivrisi düştü fakat bunun daha kuzeyinde 1310 rakımlı Erkmentepesi hâlâ dayanıyordu bunun nedenini açıklayayım: Biz ağır topçularımızı mevzilere getirebilmek için yollar yapmaya mecbur olmuştuk Bu bölgeyi bilenlerce bilinir ki, burası tekerlikli araçların hareketine uygun olmayan bir yerdir, yol yoktur Bundan dolayı ondan daha ilerisine yol yapabilmek için kesinlikle düşmanla çarpışmak gerekiyordu Son 1310 rakımlı tepe, topçu ateşimizin etkisinden uzaktı Orada taarruzlarımız tekerlek geçmediği için yalnız dağ topçularıyla korunmak zorundaydık Onun için dayanıldı Bu nokta, o kadar çok önemlidir ki, düşman, bütün kuvvetiyle ve bütün aracıyla orasını elde tutmaya çalışıyordu Tınaztepe önemli mevzisinin batısında taarruz eden bölüklerimiz de bazı önemli noktalara, önemli mevzilere girmişlerdi

Bu taarruz gününde, en sol tarafta bir fırkamız -57’nci fırka-taarruzlarını yöneltirken kuvvetlerini biraz birbirinden uzakça bulundurmuştu Bu yüzden düşman üzerinde, etkili bir sıkıştırma yapamıyordu O fırkanın komutanı Reşat Bey adında bir kişiydi Bu kişiyi çok eskiden tanıyorum Muş’ta beraber savaştık, Suriye’de çok savaşlar yaptık Çok değerli bir askerdi, kendisinin bana çok sevgisi ve güveni vardı Telefonla sordum: “Niçin hedefinize ulaşmadınız?” dedim Cevap olarak dedi ki, “Yarım saat sonra bu hedeflere ulaşacağız” Halbuki, yazık ki, yarım saatte bu hedefler ele geçirilmemişti Tekrar sorduğum zaman telefonda Reşat Bey’in son bir ayrılış mektubunu okudular, orada diyordu ki: “Yarım saat içinde size o mevzileri almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam”

Bu örneği, Reşat Bey'in o hareketlerini övmek için söylemiyorum Doğal olarak öyle bir uygulama ve öyle bir hareket bizce kabule değer değildir Yalnız ordumuzda zabitanın, kumandanların kendilerine verilen vazifeyi ifada ortaya koydukları can atmayı ve namus hissini göstermek isterim

Gerçekten ordumuzdaki subaylar ve yüce kumanda heyeti, birbirine karşı böyle bir sevgiyle, saygıyla, güvenle bağladırlar ve yukarıdan aldıkları emri bir namus kabul ederek yerine getirirler Efendiler! Düşman yakın destek bölüğünü birinci yolda içeri soktu ve Balmahmut üzerinden ve Afyon’dan bile bir takım destek bölüğü çekti ve ayrıca otomobillerle çekilir toplar getirdi Ve bizim elimize geçen noktaları tekrar geri almak için karşı taarruza geçti Tınaıztepe’nin batısında elde edilmiş olan mevziler, hemen tamamen düşman tarafından geri alındı ve Tınaztepe üzerine yönelttiği taarruzlar, başlangıçta askerlerimizin yandan piyade ve topçu ateşleri sayesinde, bir an için durdurulabildi

Fakat düşman eline geçti ve 1310 rakımlı tepe yerinde durdu Aynı zamanda düşman, Kaleciksivrisi ile Akarçay arasında Afyon’un güneyinde, bir karşı taarruz hazırlığına kalkıştı sanılabilirdi Gerçekten orada birtakım kuvvetler toplandı ve bütün bu cephe üzerinde Işıklar yönüne genelinde, gayet yoğun bir topçu hazırlığına başladı Düşmanın böyle bir hareketi çok akıllı ve çok beklenilirdi O kadar beklenilirdi ki biz bu hareketlere başlamadan önce düşmanın bizim üzerimizde en etkili bir hareketi olmak üzere biz kabul etmiştik

Gerçekten düşman, böyle Karahisar’dan Akşehir genel yönüne yapılan bir taarruzda başarılı olduğunda seçkin kuvvetlerimiz batıda kalmış ve diğer kuvvetlerden ayrılmış olabiliyordu Düşmanın bu kadar önemli olan girişimini daha önceden düşünmüş olduğumuzdan başarısızlığa sürmek için, gereken her türlü önlemler de alınmıştı

Onun için bu düşman girişimi bizi korkutmadı Bununla beraber, bu cephe üzerine ve bütün cephe üzerine yönelen askerlerimizin şiddetli ve kahramanca taarruzları, düşmanı bu harekete girişmekten önledi, düşman böyle bir şey yapmaya cesaret edemedi

Tınaztepe’de düşman tamamen hakim olduktan sonra orada bulunan kuvvetlerden bir alay –ki, ismini saygıyla ve övgüyle anmak istiyorum- 57’inci alaydır- düşmana ateş kullanımına gerek görmeksizin süngüsünü taktı; düşman cephesine girdi Bunun sonucu olarak gece Tınaztepe, çok derin ve sağlam bulunan Tınaztepe baştan sona kadar elimize geçti(Alkışlar) 26 Ağustos akşamına kadar bu cephe üzerinde geçen olaylar bundan ibaretti Yani, Akarçay’dan Tınaztepe’ye kadar uzayan mevziler üzerinde Kaleciksivrisi, Belentepe ve Tınaztepe elimize geçmişti


 


Başkomutan Büyük Taarruz'u yönetiyor


Oradan sonraki mevzilere kuvvetlerimiz girememişlerdi bunun batısında hareket uygulayacak olan atlı kolordumuz, yüce bilginizle Afyon’un batısında Çayhisar vardır, Çayhisar’a kadar geldi Daha ileriye çok kuvvet geçirmek için, henüz zaman kendisine pek izin vermiyordu Fakat, atlı bölüğümüzün burada görünmesi hemen düşmanın dikkatini çekti ve düşman buna karşı Ayvalı-Karka yolunun kuzeyinden güneyine doğru, batıya yönelik bir cephe almaya mecbur oldu Harita üzerinde durum düşünüldüğünde kolaylıkla görülür ki, bu durum düşman kuşatmasının öncesidir Düşman, doğuya ve güneye yöneldiği gibi İzmir’e karşı, batıya da bir cephe almaya mecbur edilmiştir Bu durumla düşman kendi kendini bir kale içerisine koymuştur

Diğer cephelerde, Afyon’un doğusundaki düşman mevzilerine de kuvvetlerimiz taarruz etmemiştir ve orada bulunan düşman kuvvetlerinin, güneye gelip yardım etmesini önlemede başarılı olmuştur Onun daha kuzeyinde düşman için olağanüstü öneme sahip olan Kazuçuran adında kuvvetli bir sağlam mevzi vardı Oraya bizim bir fırkamız taarruz etti ve orasını aldı Fakat düşman bu noktaya çok önem verdiğinden bölüğünü tekrar destekledi  karşı taarruz yaptı ve bizim fırkayı oradan attı Fakat aynı fırka tekrar şiddetli taarruz ederek aynı mevziyi bir daha aldı Bunun daha kuzeyinde hareket eden bir atlı fırkamız vardı; bu da Döğer genel yönünde yürüdü, her önüne rastladığı düşmana taarruz etti ve bu sayede Döğer çevresinde bulunan üç fırka yedek kuvveti yerinden kıpırdayamadı (bravo sesleri) Bunun daha kuzeyinde Seyitgazi’ye yakın Hüsrevpaşa bölgesi vardır O bölgede bulunan düşman kuvvetlerine taarruz eden bölüğümüz, aynı zamanda Eskişehir doğu cephesine taarruz eden kıtalarımız düşmanın üç fırkasını tespitte başarılı olmuştur Ve bu taarruz eden kuvvetlerimiz oradaki düşman göre dörtte bir oranında idi

Kocaeli grubunda da taarruz başladı Bölüklerimiz verilen görevi başarıyla yerine getiriyorlardı Menderes yöresindeki bütün bölükler bile verilen görevi başarıyla yapıyorlardı Orada bir atlı fırkamız, Uşak’ın batısına kadar ilerleyerek düşmanın ulaşım yollarını kesmeye başlıyorlardı Bundan dolayı 26 Ağustos akşamı durum bu idi Eğer incelenecek olursa bu sonuç memnuniyete değerdir Ve gerçekten Başkomutanlıkça memnuniyete değer görüldü… çünkü kuzeyde ve Menderes’te düşman kuvvetlerini, tam tasarladığımız gibi, bulunduğu yerlerde belirledik ve sonra Afyonkarahisar batısındaki çok sağlam bir yolun da en önemli dayanma noktasından üç yer elimize geçti"

 

Türk milletinden aldığı güçle yüzyıllardır varolan
Türk Ordusu'nun Büyük Zafer'i Kutlu Olsun !

© 2010 Tüm hakları saklıdır.

Ücretsiz web sitesi oluşturun!Webnode